RİBİNSK SU REZERVUARI VE YAROSLAVL KENTİ (6)

Bugün gemimiz Şeksna Nehrinden geçerek devasa bir su rezervuarı olan Ribinsks Su Rezervuar’ına girecek. İki nehrin buluştuğu bu yörede yazları nehirlerin kuruması nedeniyle su seviyesi düşüyor ve gemiler seyredemiyormuş. Kendi halkına da bin bir eziyet uygulayan diktatör Stalin 1932 yılında Volga Nehri üzerine bir baraj inşa edilmesine karar veriyor ve böylece yüzlerce köyü suları altında bırakan bu su rezervuarı oluşuyor. İnşaat 1941 yılına değin sürüyor ve binlerce hektar toprak sular altında kalıyor. Baraj inşaatında çalıştırılan sayısız tutuklu hayatını yitirmekle kalmamış köylerini terk etmek istemeyen köylüler de boğularak ölmüşler. Bugün ise onlarca nehir bu devasa su rezervuarını besliyor. Moskova’ya su yollarının ulaşması ancak binlerce kişinin ölümüyle olanaklı kılınıyor.

Biz ise şimdi deniz büyüklüğüne ulaşan bu kanlı sularda kayarak yol alıyoruz. Aklıma Kastamonu Münire Medresesi banisi, uzaklardan dedem olan Reisülküttap Hacı Mustafa Efendi’nin 18. yüzyılda söyledikleri düşüyor. “Dünyanın hayrı şerriyle ikizdir. Faydası zararı ile yoldaş yaratılmıştır. İnsan ise, aklının derecesine göre iyilik veya kötülüğe meyledecek kabiliyettedir, o nedenle herkes, bu kabiliyeti gereğince iyiler zümresine dahil olabilmek için gücünün yettiği derecede bir eser ortaya koymak durumundadır.”  Ne güzel söylemiş Reisülküttap Hacı Mustafa Efendi.

Stalin’in döneminde ortaya konular eserlerin temelinde ise her zaman ölüm, kötücüllük ve kan olmuş. Belki de akıllı insanlar ellerinden geldiğince kötücüllükten de uzak durmayı başaran insanlardır. Ne mutlu bunu başarana diye düşünüyorum usulca.

Kiji’den Goritzsy’e giderken üst üste altı seviye havuzundan geçen gemimiz bu kez rezervuara girmeden birer seviye havuzundan geçerek Yaroslavl’a vasıl olacak.

Bugün gemi programında Rus Bayramları ve Rus gelenekleri üzerine bir sohbet programı var. Öğlen yemeğinden sonra 13.30’da Yaroslavl’a varıp şehir turu için harekete geçeceğiz.  13.15 ile 18.30 arası Yaroslavl’ı gezeceğiz.

Yaraslavl Rusya’nın eski şehirlerinden. 11. yüzyılda Prens Akıllı Yaroslavl tarafından kurulan bu kent aynı zamanda Rusya’nın bugün sanayi kentine dönüşmüş  zengin kentlerinden biri.

Moskova, Polonya işgali altındayken Yaroslavl Rusya’ya başkentlik de yapmış. SSCB döneminde sayısız fabrika inşa edilmiş. Eski caddeleri, katedralleri ve manastırları ile önemli bir turizm merkezi olan bu kent aynı zamanda UNESCO Dünya Kültür Mirası listesinde de yer alıyor.

Yaroslavl’ın nehir boyunca öteki Rus kentlerinde de olduğu gibi uçsuz bucaksız parklarla bezeli.

Bir parkta İkinci Dünya Savaşı’na gönderme yapan kahraman asker heykelleri önünde öğrenciler bir tören yapıyorlar. Kadınlı erkekli Rusya’nın yeniden inşa edilmesine gönderme yapıyor temsili heykeller.

Öğrencilere belgeler veriliyor. Bütün öğrenciler üniformalı, rehberimiz okulu bitiren öğrencilerle tören yapıldığını açıklıyor. Bütün kız ve erkek öğrenciler pırıl pırıl giyinmişler, heyecanla belge alma sırasının onlara gelmesini bekliyor. Altın kaplama şirin kule başlıklarıyla bir katedral tüm görkemiyle adeta gurur içinde belgelerini alan üniformalı bu öğrencileri izliyor.

600.000 nüfuslu Yaroslavl kentinin amblemi ise bir “ayı”. Her yerde bu ambleme rastlayabilirsiniz. Bilir misiniz, Berlin kentinin de amblemi ayıdır. Ayı ve her türlü hayvan Batı’da amblem olarak kullanılır ve hiç kimse bundan rahatsız olmaz, bilhassa gurur duyar.

600 bin nüfuslu bu güzel kentin amblemi bir ayıdır

Yaroslavl’ın uçsuz bucaksız hal gibi kapalı Pazar yerleri de var. Burada ise, şaşıracaksınız ama Türkiye’dekinden daha uygun fiyatlara çam fıstığı satılıyor. Satıcılar genelde Türki Cumhuriyetlerinden buraya göçmüşler, hepsi Türkçe biliyor, hatta bazen Türk Lirası dahi geçiyor. Fıstıklar daha tombik ve kısa boylu, tatları ise harika.

Bir manastırın bahçesinde de arı kovanları var, ama bu arı kovanları minik Rus evleri gibi yapılmış.

Yaroslavy’da manastırın bahçesine yerleştirilmiş arı kovanları

Saat 18.30’da gemimize dönüyor ve Moskova’dan sonra son durağımız olan Ugliç’e doğru hareket ediyoruz. Artık tümüyle Volga Nehri’nde yol alıyoruz. Sağımız solumuz hala orman ve nehir devasa boyutlarda.