Atatürk ve Bu Topraklardaki Çokkültürlülük Olgusu – Konuşmacı Prof. Dr. Sâkine Eruz
Prof. Dr. Sâkine Eruz 10 Kasım 2023 tarihinde konuşmacı olarak Marmara Üniversitesi Çeviri Kulübü’nün davetlisiydi. Kendisi bu önemli günde ulu önderimiz Mustafa Kemal Atatürk’ü anlatacağı için çok heyecanlıydı. Sunumun konusu “Atatürk ve Bu Topraklardaki Çokkültürlülük Olgusu” idi.
Organizasyon Marmara Üniversitesi Çeviri Kulübü tarafından Hukuk Fakültesi Salonunda gerçekleştirildi. Bir kısmı Eruz’un öğrencisi olmuş öğretim üyeleri ve Almanca, İngilizce ve Fransızca Mütercim Tercümanlık Bölümü öğrencilerinin katılımının yanı sıra Kastamonu sanat ve edebiyat derneklerinden ve Kastamonu Kastamonu Yazarlar, Şairler ve Ozanlar Topluluğu’ndan da katılım oldu. Üniversitenin farklı bölümlerinden öğretim üyeleri ve öğrenciler de Eruz’u dinlemeye gelmişlerdi.
Saat 12.30’da başlayan oturum, Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ü Anma Programıyla başladı.
Sunumunda Prof. Dr. Eruz, Osmanlı dönemindeki çokkültürlülük olgusundan yola çıkarak, Cumhuriyet dönemindeki çalışmaları anlattı. Bunun yanı sıra, Mustafa Kemal Atatürk’ün entelektüel yönünü tanıtarak Çanakkale Savaşı’ndan Kurtuluş Savaşı’na geçti. Türkiye’nin ilk kadın mitingi olan 10 Aralık 1919 Kastamonu mitingi, İnebolu’dan Kastamonu’ya karlı havada kağnı arabalarıyla kahraman Kastamonu kadınlarını ve Kastamonulu vatansever cesur kadınların simgesi olan Şerife Bacı’yı anlattı. Mustafa Kemal’ın özlü sözlerinden “Dünyada hiçbir milletin kadını, ben Anadolu kadınından fazla çalıştım, milletimi kurtuluşa ve zafere götürmekte, Anadolu kadını kadar emek verdim diyemez”veKurtuluş Savaşı’nı kazanmakta vazgeçilmez olan “İstiklal Yolu” için ulu önderin “Gözüm Sakarya’da, Dumlupınar’da kulağım İnebolu’da” sözünü hatırlattı.
Dinleyicilerle bir anekdot paylaştı:
Kanadalı bir tarih öğretmeninin Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra Ontario’da derste öğrencilere söyledikleri. Bunları dersteki bir Türk öğrenci aktarıyor:
“Savaşı kazanırken kaybettik.” dedi kızıl saçlı öğretmenimiz. Devam etti.
“Biz aslında birinci dünya savaşında bu Osmanlı ve Almanya’yı feci şekilde yendik. (Biz dediği, İngiltere Birleşik Krallığı ve oyun arkadaşları)
Fakat nasıl olduysa; Türkler, bu işten daha karlı çıktı. Bir devlet kurdular, yok olmaya yüz tutan kültürel değerlerini geri getirip Batının çok ilerisinde bir Cumhuriyet ilan ettiler” dedi.
O dedikçe, ben sıramda devleşiyordum. Devam etti ve tahtaya;
“Moustpha Kemal Ataturk” yazdı.
“Bakın millet dedi ve doğru cümleyi kurabilmek için elindeki tebeşiri çevirerek biraz düşündü. kafasını kaldırdı;
“Bu ismi iyi tanıyın. Hatta kafanıza yazın ve hiç unutmayın. Dünya tarihinde, bu adamın vizyonuna sahip başka birisine ben rastlamadım. Çok iyi bir asker, çok iyi bir öğretmen, çok iyi bir yönetici, çok iyi bir matematikçi, çok iyi bir tarihçi, çok iyi bir diyebileceğiniz bir sürü şeyi, kendinde barındıran başka bir insan yok.
Tanıyın ve unutmayın.”
Konuşmasında Atatürk ve Kabinesi’nin 1924 yılında Harbiye Nezareti’ni İstanbul Üniversitesi’ne hibe etmesinden, Atatürk’ün yaptığı reformlardan söz etti. Eğitim eşitliği ve kadınlar için yaşamsaldı bütün bu reformlar. Atatürk’ün Dil Çalışmalarını, yazdığı kitapları ve harf devrimiyle okuryazar oranının ansızın yükselmesini anlattı. Türkiye’de üniversitelerin temel alması için dünyaca ünlü Musevi Alman bilim insanlarının Türkiye’ye davet edilmesi sürecini (1933 – 1953) açıkladı. Tıp, hukuk ve öteki bilim dallarının yeni kurulan Türkiye Cumhuriyeti’nde üniversitelere yerleşmesinde bu bilim insanlarının kitaplarının ve yetiştirdikleri asistanların önemini vurguladı. Çağdaş ülkelerle yarışır bir konuma gelmemizde bütün bu reformların önemine değindi.
Ardından, Osmanlı Devleti’ndeki çokkültürlülük olgusuna geçti ve devlette otuzun üzerinde dil konuşulmasına karşın gayrimüslimlerin ve halkın ortak dilinin Türkçe olduğunu belirtti. On üç farklı alfabeyi barındıran bu topraklarda Ermeni ve Rum alfabesiyle kaleme alınan Batı tarzı ilk romanların (1851-1871) dili Türkçeydi. Alfabeleri Ermenice ve Rumca ama dilleri pırıl pırıl bir Türkçeydi. Osmanlı dönemin en cazip ticaret merkezi olması yanında, sanatçılar için hayal edilen en cazip kentti. Tam da bunun için seyahat edebiyatında önemli bir yer tutuyordu. Gravür ustaları dönemin İstanbul’unu resmederek o İstanbul’u günümüze taşımayı başarmışlardı. O gravürler olmasaydı biz o tarihlerdeki İstanbul’un görünümünü bilemeyecektik.
1877’de ilk Osmanlı Meclis-i Mebusanı kurulacak, devletin her kesiminden farklı diller konuşan milletvekilleri bu meclisin üyesi olacaktı. Başkan, çevirmen, bilim insanı, dilbilimci ve devlet adamı olan Ahmet Vekif Paşa’ydı. İlk kez Türk lehçelerini inceleyen Lehçe-i Osmani adlı yapıtı daha sonra Mustafa Kemal Atatürk tarafından da kaynak kitap olarak değerlendirilecekti. Ahmet Vefik Paşa aynı zamanda Moliére’in 16 eserini adaptasyon yöntemiyle Türkçeye kazandıracak ve bunların kendi kurduğu tiyatroda, Bursa’da sahnelenmesini sağlayacaktı.
Eruz sunumda Tanzimat Fermanı’ndan sonra çok sayıda farklı dillerde basılmaya başlanan gazetelerin bir kısmını sundu. Öyle ki Bulgarcada 14 gazete basılmış ve gazetelerle Bulgar edebiyatı gelişmişti. Her dilde gazete basılıyordu bu dönemde. Batıya 16. ve 17. yüzyıllarda gelen gazete kültürü Osmanlı Devleti’ne Tanzimatla, dolayısıyla 19. yüzyılda gelebilmiştir. Osmanlı Türkçesinin egemen olması nedeniyle bütün bu gazeteler Türkçeye bir katkıda bulunmamışlardır. Belki tek istisna İzmir’de basılan ve halka hitap eden Köylü (1909) gazetesidir.
Devlet çeviri aracılığıyla çağdaşlığı yakalama çabası içindeydi. Bunun için 19. yüzyıldan itibaren kurulan Bâb-ı Âli Tercüme Odası, Encümen-i Dâniş, Cemiyet-i İlmiye-yi Osmaniye, Telif ve Tercüme Cemiyeti ve Daireyi İlmiye Tercüme Kurulları’nı oluşturdu ama altyapı yetersiz kaldığından pek başarılı olamadı.
Olumlu/Olumsuz yönleriyle Çokkültürlülük/Çokdillilik konularına açıklık getiren Eruz, Babil Kulesi efsanesini ve arka planını aktardı. Çokkültürlülüğü besleyen damarların yanı sıra kendi fotoğraflandırdığı çokkültürlü tarihin görüntülerini dinleyicilerle paylaştı ve hikayelerini anlattı. Bu bağlamda her Anadolu kentinin katman katman çok kültürlü olduğunu, kabristanların çokkültürlülük için deliller sunduğunu, aynı zamanda mimarinin de çokkültürlü ögeler içerdiğini ve İstanbul’un bütün eski semtlerinin çokkültürlülükten nasibini aldığını belirtti.
Sunumun sonuna doğru Mustafa Kemal Atatürk’ün öngörülü çalışmalarına yer verdi. Türkiye Cumhuriyeti’ni dünyaya tanıtan Karadeniz Gemisi’ni ve bu geminin başardıklarını anlattı. Gemide filarmoni orkestrası olduğu gibi, her türlü kültürel değerlerimize ve Ankara keçisi de dahil her türlü ürünlerimize de yer verilmişti. Üç ay süreyle 12 Avrupa ülkesinde 16 farklı limana uğrayan bu gemi, Batı’ya yeni Türkiye Cumhuriyeti’ni tanıtmakla görevlendirilmişti. İngilizce bilen öğrenciler de çevirmenlik görevini üstlenmişti. Ancak Türkiye aslında bir müze olması gereken bu geminin kıymetini bilemedi ve gemi İtalya’ya jilet yapılmak üzere satıldı.
Eruz Mustafa Kemal Atatürk’ün kurduğu İş Bankası’nda 26 Ağustos 1924 tarihinde söyledikleri ve diğer özlü sözleriyle sunumu sonlandırdı. “Sermayenin azlığına bakarak cesaretiniz kırılmasın. Böyle kurumlar için en kuvvetli sermaye zekâ, dikkat, iffettir; teknik ve metodik çalışmasını bilmektir. Bu inançla işe sarılınız, mutlaka başarırsınız!”
Her zaman barışı savunan Mustafa Kemal Atatürk, Türk halkının çalışkanlığı, bilgisi ve dürüstlüğü ile çağdaş ülkelerle yarışmasını isteyen, 57 yıllık ömrüne bir savaş, yirmi dört madalya, yedi nişan, on üç kitap, bir ülke ve milyonlarca özgür insan sığdıran büyük bir asker ve devlet adamıydı.
Katılımcılar tarafından büyük bir ilgiyle izlenen sunumun sonunda öğrenciler Prof. Dr. Sâkine Eruz’a, kendisini duygulandıran armağanlar sundular. Bir Türk bayrağı, bir kupa, bir defter, bir minik heybe ve 100. Yıl Ormanına TEMA Vakfına üç fidan.
Prof. Dr. Sâkine Eruz, Mustafa Kemal Atatürk’ü anlatan bir sunuma çağrıldığı için gururlu ve müteşekkir olduğunu belirtti, organizatörlere ve tüm katılımcılara kendisini dinledikleri için teşekkür ederek sunumu sonlandırdı.
Hazırlayan: Aziz Oğuzhan Çakaloğlu
Değerli Prof. Dr. Fatma Sakine Eruz hocamızın bu kadar geniş, zengin, anlamlı tarih, coğrafya, etnografya, basın yayın, dil ve edebiyat ile donanmış bir koni ve destanımsı kurtuluş savaşı süreci ve sonrası inanılmaz çalışmaların özet ama çok açıklayıcı bir o kadarda yararlı bu sunuyu yürekten alkışlıyorum. Bu aynı zamanda Cumhuriyet devriminin şekillendirdiği başarılı bir Türk kadınının alkışlanacak örnek portresini. Saygıyla alkışlıyorum
Değerli Prof. Dr. Fatma Sakine Eruz hocamızın bu kadar geniş, zengin, anlamlı; tarih, coğrafya, etnografya, basın yayın, dil ve edebiyat ile donanmış bir konu ile destanımsı bir kurtuluş savaşı süreci ve sonrası inanılmaz çalışmaların özet ama çok açıklayıcı, bir o kadarda yararlı bu sunusunu yürekten alkışlıyorum.
Bu aynı zamanda Cumhuriyet devriminin şekillendirdiği başarılı bir Türk kadınının alkışlanacak örnek portresinidir.
Kutluyorum ve saygıyla alkışlıyorum.
Murat Şahin
Değerli Prof. Dr. Fatma Sakine Eruz hocamızın bu kadar geniş, zengin, anlamlı; tarih, coğrafya, etnografya, basın yayın, dil ve edebiyat ile donanmış bir konu ile destanımsı bir kurtuluş savaşı süreci ve sonrası inanılmaz çalışmaların özet ama çok açıklayıcı, bir o kadarda yararlı bu sunusunu yürekten alkışlıyorum.
Bu aynı zamanda Cumhuriyet devriminin şekillendirdiği başarılı bir Türk kadınının alkışlanacak örnek portresidir.
Kutluyorum ve saygıyla alkışlıyorum.
Murat Şahin
Çok değerli bilgiler.
Emeğinize sağlık. 💐