Türkiye’de çeviribilim bölümlerinin kurulması

Yıl 1983/1984, ilk kez çeviribilim bölümleri Boğaziçi ve Hacettepe Üniversitelerinde kuruluyor. Dili İngilizce, bunu daha sonra Fransızca ve 1992/1993 öğretim yılında İstanbul Üniversitesi’nde Almanca Mütercim Tercümanlık Anabilim Dalı izleyecek.
Bu konuda ilk kaynaklara Forum 1 üzerinden ulaşabilirsiniz. (Kurultay, Birkandan 1997:135-158, kitap için bkz. sitenin derleme yayınlar bölümü).
İstanbul Üniversitesi’nde çeviri eğitimine geçiş aşamalı olarak oluşturulmuştur. Bu amaçla Alman Dili ve Edebiyatı ve Almanca Öğretmenlik Bölümü öğrencilerine haftada 10 saatlik bir Çeviri Sertifikası eğitimi verilmiş, Almanca Mütercim Tercümanlkı Anabilim Dalı açıldıktan sonra bu eğitim bırakılmıştır. Bu gelişmelere koşut Çeviri Bölümü’nde yüksek lisans programı da başlatılmıştır. Aşağıdaki metinde bu gelişmeler daha ayrıntılı anlatılmaktadır.
Ancak kitap 2003 yılına değin gelişmeleri kapsamaktadır. Kuşkusuz bugün akademik çeviri eğitimi daha farklı bir yere gelmiştir. Örneğin uzun yıllar sadece Boğaziçi Üniversitesi’nin tekelinde bulunan doktora programları bir kaç yıldan bu yana üç dilde (Almanca, Fransızcı ve İnglizce olarak) İstanbul Üniversitesi ve Yıldız Teknik Üniversitesi’nde de açılmaktadır. Bu alandaki gelişmeleri izlemek için daha sonraki yıllarda yayımlanan makale ve kitapların okunması gerekmektedir.

Aşağıda 2003’te yayımlanan, iki yıldan bu yana tükenmiş olan Çeviriden Çeviribilime (Eruz, Sakine (2003) İstanbul: Multilingual) adlı kitaptan ilgili bölümler (s. 96-106) biraz daha geniş tutularak alıntılanmıştır.

Türkiye’de Çeviri Eğitimi ve Çeviri Bölümlerinin kurulması

Türkiye’de çeviri bölümlerinin kuruluşu seksenli yılların başlarına rastlamaktadır. Çeviri eğitimine Boğaziçi ve Hacettepe Üniversiteleri 1983/84 öğretim yılında İngilizce Mütercim-Tercümanlık Bölümleriyle başlamıştır. 1992 yılında İngilizce’yi Yıldız Teknik Üniversitesi’nin Fransızca Mütercim Tercümanlık bölümü izledi. İstanbul Üniversitesi’nde Çeviri Bölümü 1993/1994 yılında kurularak yüksek lisans eğitimine geçmiş ve 1994/1995 öğretim yılında Almanca Mütercim Tercümanlık Anabilim Dalı olarak çeviri eğitimine başladı. 1993/1994 öğretim yılında Bilkent Üniversitesi’nde dört yıllık iki yabancı dilli ve iki yıllık tek yabancı dilli çeviri bölümleri kurulmuştur. 1996/97 öğretim yılında Mersin Üniversitesi Çeviri Bölümü Almanca programına öğrenci almaya başlamıştır. 1997/98 öğretim döneminde Mersin Üniversitesi Fransızca Mütercim-Tercümanlık Anabilim Dalı’nda da eğitim vermeye başlamıştır. 2000’li yıllarda yeni çeviri bölümleri açılması süregelmektedir. 2000 yılında İ.Ü. Çeviri Bölümü kapatılarak Almanca Mütercim-Tercümanlık Anabilim Dalı Batı Dilleri ve Edebiyatlarına bağlanmış ve 2000/2001 öğretim yılında İngilizce ve Fransızca Mütercim-Tercümanlık Anabilim Dalları lisans eğitimine geçmiştir. Halen Sakarya Üniversitesinde Almanca, Kırıkkale Üniversitesi’nde Fransızca dillerinde mütercim-tercümanlık eğitimi verilmektedir. Dokuz Eylül Üniversitesi 2002-2003 yılında yüksek lisans düzeyinde iki yabancı dilde çeviri eğitimine başlamış bulunmaktadır. Muğla Üniversitesi iki yabancı dilde lisans düzeyinde Mütercim-Tercümanlık eğitimi için Yüksek- öğretim Kurulu’na (YÖK) başvurmuştur ve halen Mütercim-Tercümanlık yüksek lisans programını yürütmektedir. Anadolu Üniversitesi de iki yabancı dilde lisans düzeyinde çeviri eğitimi vermek için hazırlıklarını tamamlanmak üzeredir. Önümüzdeki yıllarda mütercim-tercümanlık eğitimine başlayacak Anadolu Üniversitesi internet sitesinde öğrencilerin iki yabancı dilde eğitim alacakları belirtilmiştir. Bu durumda bu bölümü seçen öğrencinin yabancı dil olarak Almanca ve İngilizce dillerinde yetiştirilmesi amaçlanmaktadır. Mütercim-Tercümanlık bölümlerinde ikinci bir yabancı dil zorunlu olmasına karşın, çoğu kez koşullar elvermediğinden ve donanım eksikliğinden ikinci dil öğretiminde çeviri eğitiminin gerekleri yerine getirilememektedir. Hacettepe ve İstanbul Üniversiteleri’nde de eğitim programlarına ilişkin yeniden bir yapılanma söz konusudur. Hacettepe Üniversitesi eğitim programını Avrupa üniversiteleriyle eş bir düzeye getirmek ve iki yabancı dilde çeviri eğitimi vermek için girişimde bulunmuştur. Benzer bir çalışma İstanbul Üniversitesi Mütercim Tercümanlık Anabilim dalları tarafından da yapılmaktadır (bkz. Ek 4).

Vakıf üniversitelerinden Ankara’da Atılım Üniversitesi halen İngilizce Mütercim-Tercümanlık eğitimi vermektedir, İstanbul’da ise Okan Üniversitesi’nin internet sitesinde, üniversitenin 2003-2004 öğretim döneminde açılacak ilk bölümü olarak İngilizce Mütercim-Tercümanlık anabilim dalında lisans düzeyinde eğitime başlayacağı duyurulmaktadır.

Halen çeviri eğitimi veren bölümlerde kontenjan 30 ile 50 arasında değişmektedir. Kontenjan sayısının hangi ölçütlere göre saptandığı muğlaktır. Örneğin İstanbul Üniversitesi’nde Fransızca Mütercim-Tercümanlığın 2002-2003 öğretim yılında kontenjanı 50 tutulmuşken, Yıldız Teknik Üniversitesi’nde bu kontenjan 30’dur. 2002-2003 ÖSYS kitapçığından yola çıkıldığında 4 yıllık Mütercim- Tercümanlık eğitimi veren bölümlerin toplam kontenjanı 528’dir. Bilkent Üniversitesi’nin 2 yıllık Mütercim-Tercümanlık bölümünün kontenjanı 100 öğrencidir. Burada belirtilen sayılara burslu öğrenciler ve sınıf birincisi kontenjanı da dahildir.

Bu bölümlere öğrenciler yabancı dil puanı ile alınmaktadır. Çoktan seçmeli bu sınavda öğrencinin yabancı dil ve anadiliyle ilgili becerileri ancak yüzeysel olarak sınanabilmektedir. Bölümlerin bir kısmında yabancı dil muafiyet sınavında başarılı olunamama durumumda hazırlık okumak zorunluluğu bulunmaktadır, ancak yabancı dil hazırlık sınıfları her fakültede açılmamaktadır.

Yabancı dile ve Türkçe’ye çok iyi egemen olmayan adaylar da çoktan seçme tekniğini bildikleri sürece bu sınavlardan iyi puan almaları olanaklıdır, oysa çeviri daha özel beceriler isteyen bir bilim dalıdır. Öğrencinin her iki dilde de metin oluşturma becerisinin bulunması ve genel kültür açısından iyi bir alt yapısı olması çeviri eğitimi için ön koşuldur. Kaldı ki bu durum, hazırlık eğitimi vermeyen bölümler için daha önceliklidir. Ayrıca hazırlık programları da gözden geçirilmeli ve hazırlık eğitimi salt bir dil eğitimi olarak değil, aynı zamanda üniversitede seçilmiş bölüme yönelik altyapıyı hazırlayan bir eğitim olarak algılanmalı ve bu eğitimin öğrenciye ileriye dönük bir şeyler kazandırması için hazırlık programları yeniden düzenlenmelidir. Akademik kurumların kendi programlarına katılacak öğrencilerin mezuniyetten sonra, kazanmalarını istedikleri niteliklere ulaşmasında, eğitim programının içeriği kadar, öğrencilerin eğitim başlangıcında sahip oldukları nitelikler de belirleyicidir.

Kuşusuz bu bölümlerin açılmasında piyasanın nitelikli uzman çevirmen gereksiniminin karşılanması düşüncesi önemli bir rol oynamıştır. Aslında amaç piyasanın da gereksinimleri göz önünde bulundurularak bilimsel tabana dayalı üniversite düzeyinde bir çeviri eğitimi verilmesidir. Ancak bu denli çok çeviri bölümü açılacağına, var olan çeviri bölümlerinde altyapı çalışmaları tamamlanarak daha nitelikli ve Avrupa örneklerinde olduğu gibi çok dilli bir eğitim için uğraş verilmesi daha verimli sonuçlar alınmasına neden olmaz mı acaba ? Öncelikle bu bölümlerin çoğunun gerekli donanımdan ve yeterli kadrolaşmadan yoksun olduğu düşünülürse bu soruya olumlu yanıt verilmesi gerekmektedir.

Yukarıda belirtilen bölümlerde, Boğaziçi Üniversitesi dışında salt lisans ve yüksek lisans programlarında öğrenci yetiştirmek olanaklıdır. Oysa yeni çeviri bölümlerinin kendi alanında yetişmiş akademik kadroya acilen gereksinimi bulunmaktadır. Türkiye’de çeviribilim alanında doktora yapmak ise sadece Boğaziçi Üniversitesinde olanaklıdır. Bu durumda Fransızca ve Almanca bölümlerinde akademik kadro yetiştirmeyi zorlaşmaktadır ve çeviri bölümleri çözümleri başka bölümlerde aramak zorunda bırakılmaktadır. Almanca ve Fransızca Çeviri Programlarında Yüksek Lisanslarını tamamlamış öğrencilerin Avrupa’daki emsallerinde olduğu gibi çeviri bilim dalında doktora yapma olanakları bulunmadığından bu öğrenciler başka bilim dalına yönelmek zorunda kalmaktadır. Çeviri bölümlerinde akademik kadroların iyi yetişmesi ve çeviri bölümlerinin yapısına uygun bir gelişme süreciyle desteklenmeleri için bu çelişkili duruma bir çözüm getirilmesi gerekir. Yoksa bu bölümlerin gelişmelerine set çekilmiş olacaktır.

Öğretim Elemanları

Çeviri Bölümlerinde ders veren öğretim elemanlarının büyük bir kısmı yabancı dil bölümleri (filoloji, yabancı dil eğitimi, dilbilim) kökenlidir. Bunun böyle olmasının nedeni çeviri bölümlerinin yeni kurulmuş olmasından da kaynaklanmaktadır. Öğretim elemanlarının diğer bir kısmı da değişik disiplinlerden mezun olmuşlardır. Ancak yabancı dil eğitimi kökenli öğretim elemanları yüksek lisans ve doktora çalışmalarını İngilizce dilinde kendi disiplinlerinde, diğer yabancı dillerde ise olanaklar elvermediği için diğer disiplinlerde yapmaktadırlar. Bu öğretim elemanlarının bir bölümü doğrudan çeviri uygulaması içinden gelmektedir. Günümüzde bu bölümlere nasıl öğretim elemanı yetişiyor sorusuna gelince, bu soruyu şöyle yanıtlamak olanaklıdır. Çeviri alanında çalışmak isteyen öğretim elemanları günümüzdeki uygulamalara göre ilkin bu bölümlerde araştırma görevlisi olarak işe başlamaktadır genelde. Bu kadronun da önkoşulu Mütercim-Tercümanlık Anabilim Dalı’nın bağlı bulunduğu bir bölümde yüksek lisans ya da doktora programına kayıtlı olmaktır. Başka bir deyişle, Çeviri Yüksek Lisans Programında yüksek lisans yapan bir öğrenci koşullar elveriyorsa Mütercim-Tercümanlık Anabibilim Dalı’nda araştırma görevlisi olarak işe başlayabilir. Aynı durum doktora programı için de geçerlidir. Ancak Almanca ve Fransızca’da Çeviri Doktora programı olmadığı için bu alanlarda, çeviride öğretim elemanı yetiştirmek çok daha zordur. İngilizce’de ise doktora programı sadece Boğaziçi Üniversitesi’nde açılmıştır, bu nedenle bu dilde de akademik eleman yetiştirme olanakları kısıtlıdır. Öncelikle değişik bilim dallarında yapılan doktora çalışmalarında, doktora konularının doğrudan bu disiplinlerin konusuna yönelik olmasına ilişkin uygulamalar nedeniyle, başka disiplinlerde çeviribilimi geliştirmeye yönelik doktora yapmak zorlaşmıştır. Bu kısır döngüye yakında bir çözüm bulunmadığı takdirde, gerek Almanca ve Fransızca Anabilim Dalları’nın kendi elemanlarını yetiştirmesi, gerekse Türkiye’de çeviribilimsel gelişmelere ışık tutacak akademisyenlerin yetişmesi çok zor görünmektedir. Sürekli yeni çeviri bölümlerinin açılmasına karşın, büyük bir çelişkiyle bu bölümlerin önü daha kuruluş aşamasında tıkanmaktadır.

Her bilim dalının uygulamalı bir alanı vardır, örneğin yorumbilime dayalı filoloji alanı edebiyat eleştirmeni yetiştirebilir. Ancak, çeviri doğası gereği çeviri uygulamalarıyla içice bir bilim dalıdır, öyle ki çeviri eğitimi çeviri pratiği ile ilişki içinde olmalıdır. Bu nedenle öğretim elemanlarının öyle ya da böyle uygulamadan gelmesi, ya da piyasa uygulamalarına aşina olmaları gerekmektedir. Örneğin bir edebiyat bilimcinin yazınsal bir yapıt yazması gerekmemektedir, ancak çeviri eğitimi veren bir çeviribilimcinin çeviri yapması ve böylece çeviri sürecini saydamlaştırarak bu süreci kuramla ilintilendirmesi gerekmektedir. Bu açıdan çeviri eğiticisi sorumlu davranmak ve öncelikle uygulamalı eğitimi, değişen çeviri piyasası koşulları doğrultusunda sürekli güncelleştirmek zorundadır.

İstanbul Üniversitesi Örneğinde Çeviri Eğitimi

Türkiye’de çeviri bölümleri kurulmadan önce de, öncelikle İstanbul Üniversitesi’nde yoğun bir çeviri etkinliği vardı. 1933’te davet edilen dünyaca ünlü Alman profesörler ilk yıllarda derslerini çeviri aracılığıyla öğrencilerine aktarıyorlardı. Bu anlamda aslında her bölümde çeviri yapılıyordu. Ancak öncelikle yazın ve düşün alanında ilk çeviri dersleri filolojilerin programları kapsamında verilmeye başlanmıştır. Adıvar’ın bölüm başkanı olduğu İngiliz Dili ve Edebiyatı Anabilim dalı uzun yıllar Shakespeare Seminerleri başlığı altında Shakespeare’i Türkçe’ye aktardılar. Bu çalışmalar çerçevesinde oluşan tartışmaları Tercüme dergisinde ve değişik yayın organlarında yayımlanmıştır.

Yetmişli yıllara gelindiğinde Fransız Dili ve Edebiyatı öğretim üyesi Berke Vardar ve İngiliz Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı öğretim üyesi Akşit Göktürk’ün çeviriye yönelik yoğun çalışmalarda bulunduğu gözlemlenir. Öğrencilerin bir ana sertifika (8 dönem) ve iki de yan sertifika (4 dönem) ve bir bitirme tezi ile mezun oldukları YÖK öncesi dönemde, örneğin Fransız Dili ve Edebiyatı’nda ek sertifika dersi olan Dilbilimde çeviribilime yönelik tezler hazırlanmıştır. B. Vardar aynı dönemlerde kurulan öğretmen yetiştirmeyi amaçlayan Yabancı Diller Yüksek Okulu’nun bir dönem başkanlığını yapmıştır. Bu bölümde üç ayrı dilde (Almanca, Fransızca ve İngilizce) eğitim verilmekteydi. Alman Dili ve Edebiyatı öğretim üyesi olan Şara Sayın 1979’da yayımlanan Yabancı Diller Yüksek Okulu’nun bölüm dergisinde şöyle yazmaktadır : “Öğretim çalışmaları ve özel çalışmalar sonucunda, Yabancı Diller Yüksek Okulu‘nda uzmanlaşmaya yönelen alanlar saptandı. Bu alanların kuram, yöntem ve uygulama açısından dilbilim, yine aynı açılardan yazınbilim ve çeviribilim olduğu görüldü” . Gerçekten de dergide konular üç başlık altında işlenmektedir. Bu başlıklar “Dilbilim”, “Yazınbilim” ve “Çeviribilim”dir. Her ne kadar bu tarihlerde de yazın çevirisi ön planda olsa da, artık yavaş yavaş uzmanlık alanları ve çeviri konuları da irdelenmeye başlanmıştır. 1978-1981 yılları arasında bitirme tezlerinin konuları çeviribilimsel gelişmeleri kapsamaktadır. Bu yıllarda Berke Vardar, Akşit Göktürk ve Özcan Başkan’ın dilbilim ve çeviribilime yoğun bir ilgi göstermişler ve bu ilginin ürünü olarak bir çok makale yazmışlardır. Göktürk’ün yıllar sonra 1986’da yayımladığı “Çeviri: Dillerin Dili” kitabının ilk araştırmaları bu yıllara uzanmaktadır. Yabancı Diller Yüksek Okulu yetmişli yılların sonlarında çeviribilimsel ve dilbilimsel seminerlere ev sahipliği yapmıştır.

Çeviribilimci Wolfram Wilss1979’da İstanbul Üniversitesi’nde bir konferans vermiştir. Yetmişli yılların sonu, seksenli yıllarda İstanbul Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi bünyesinde Şara Sayın’ın da çabalarıyla bir çeviri bölümü kurulma fikri oluşmaya başlamıştır. Yavaş yavaş filizlenen bu düşünce 1992 yılında Çeviri Bölümü’nün kurulmasıyla yaşama geçmiştir.

Çeviri Bölümü ilk lisans öğrencilerini Almanca Mütercim-Tercümanlık Anabilim Dalına 1993/1994 öğretim yılında almıştır. Almanca olarak açılan Mütercim-Tercümanlık eğitimi aslında Yabancı Diller Yüksek Okulu bünyesinde 1992/1993 öğretim yılında “Sertifika Eğitimi” adı altında başlamıştır. Çeviri Sertifikası eğitiminin başından beri içinde bulunduğum için bu aşamalı geçişin kendine özgü yanlarını burada belirteceğim. Üniversitede bu anlamda Almanca Çeviri eğitimine basamaklı yumuşak ve işlevsel bir geçiş yapılmış ve sertifika eğitimi ardından Almanca dilinde lisans düzeyinde çeviri eğitimine başlanmıştır.

Lisansta Çeviri Eğitimi

İstanbul Üniversitesi’nde Çeviri eğitimine 1992/1993 öğretim yılında haftada 10 saatlik bir ders modülü ile Alman Dili ve Edebiyatı ve Alman Dili Eğitimi Bölümü 3. sınıf öğrencileriyle başlanmıştır. Çeviri piyasası koşulları da dikkate alınarak verilen çeviri sertifikası derslerinde öğrenciler toplam 4 dönem hukuk, iktisat ve yazın alanında çeviri eğitimi aldıktan sonra, 8. dönem sonunda çeviri sertifikası almaya hak kazanmaktaydılar. İki öğretim yılı sürdürülen bu eğitime lisans düzeyinde Almanca mütercim-tercümanlık öğrencisi alındıktan kısa bir süre sonra son verilmiştir.

Haftada 10 saat aldıkları bu eğitimi öğrenciler onlara ek bir yük getirdiği halde gönüllü olarak seçmişlerdir. Çeviri Sertifikasıyla sonuçlanan bu eğitim sürecince öğrenciler kendi anabilim dallarındaki dersler dışında dört dönem boyunca aşağıdaki dersleri almışlardır.

Dersin adıHaftalık Ders saatÖğretim Yılı
Hukuk Çevirisi 1 ve 223 ve 4
Hukuk Bilgisi 1 ve 223 ve 4
İktisat Çevirisi 1 ve 223 ve 4
İktisat Bilgisi 1 ve 223 ve 4
Yazın Çevirisi 1 ve 223 ve 4


Bu uygulama Almanca Mütercim-Tercümanlık Anabilim Dalı lisans düzeyinde öğrenci alıncaya değin sürmüştür. Sertifika programında birbirine koşut olarak verilen uzmanlık alanlarındaki dersler, mütercim-tercümanlıkta lisans öğretimi verilmeye başlandığında teknik nedenlerden aynı anda verilememiştir, oysa bu iki alan birbirini tamamlayıcı niteliktedir. Yine de her alanın bir diğerini tamamladığını ve öncelikle günümüzde disiplinlerarası karmaşık ilişkiler kapsamında iç içe geçtiğini düşünürsek bu alanların ayrı görülmesinde de bir sakınca bulunmamaktadır. Önemli olan uzmanlaşmayı mutlak sınırlama olarak düşünmemek ve çeviri bölümlerinde uzmanlık alanlarında verilen eğitimin açık uçlu olmasıdır.

1994/1995 öğretim yılında Almanca Mütercim-Tercümanlık Anabilim Dalında lisans eğitimine geçildikten sonra sertifika programına devam edilmemiştir. Sertifika programında üç dönem öğrenci yetiştirilmiştir.

Çeviri eğitimi 1993-94 öğretim yılında “Çeviri Bölümü” adı altında açılarak yaşama geçirilmiştir. Aynı yıl yüksek lisans öğrenimi başlamıştır. Bölüm, “Çeviri Bölümü” adı altında kurulmuştur ve altyapısı yeterli olduğu için ilk olarak “Almanca Mütercim-Tercümanlık Anabilim Dalı” açılmıştır. 1994/1995 öğretim yılında Çeviri Bölümü’nün Almanca Mütercim-Tercümanlık Anabilim dalına ilkin 12 öğrenci alınmış ve lisans düzeyinde çeviri eğitimine bu 12 öğrenciyle başlanmıştır.

Sonraki yıllarda YÖK öğrenci sayısını her yıl yükselterek bu sayılı 25’ten 35’e ve 2002-2003 öğretim yılında özel kontenjanla girenlerle birlikte 43’e çıkarmıştır.

Çeviri Bölümü kurulduğunda, bölümün yapılanmasında dünyadaki çağdaş örnekler ölçüt alınmıştır. Amaç Çeviri Bölümü’nün içinde tüm dillere yönelik bir eğitim verilmesi, başka bir deyişle Çeviri Bölümü’nde doğu ve batı dillerinde çevirmen yetiştirilmesiydi (bkz. 3.1.2.). Ancak 2000 yılında Çeviri Bölümü kapatılarak Almanca Mütercim-Tercümanlık Anabilim Dalı, Batı Dilleri ve Edebiyatlarına bağlanmıştır. Bölümü kapatma kararıyla birlikte Almanca Anabilim Dalına ek olarak 2000-2001 öğretim yılında İngilizce ve Fransızca Mütercim Tercümanlık Anabilim Dalları kurularak bu dillerde de çeviri eğitimi verilmeye başlanmıştır.

İstanbul Üniversitesi’nde halen Almanca, İngilizce ve Fransızca Mütercim-Tercümanlık Anabilim Dallarında Batı Dilleri ve Edebiyatları Bölümü bünyesinde çeviri eğitimi programları devam etmektedir. Üç anabilim dalında 2003-2004 öğretim yılında yaklaşık öğrenci sayısı 400’ü aşacaktır. İngilizce ve Almanca Mütercim-Tercümanlık Anabilim Dalları’nda öğrenci sayısı her sınıfta 40-43 tür. Fransızca’da YÖK’ün öngördüğü kontenjan 50 olmasına karşın, Fransızca anabilim dalına her yıl yaklaşık 20 öğrenci kaydolmuştur. Almanca Mütercim-Tercümanlık, İngilizce ve Fransızca Mütercim-Tercümanlık Anabilim Dallarında farklı düzeylerde ve alanlarda uzmanlık alanında eğitim verilmektedir.

Uzmanlık alanlarında piyasaya yönelik uygulamalı çeviri eğitimi yukarıda belirtilen çeviri bölümlerinde de verilmektedir. Eğitim kadrosunda belli bir uzmanlık alanını ders verebilecek eleman bulunduğu sürece, bu uzmanlık alanında eğitim verilebilir. Bunun dışında uzmanlık bilgisi ve çevirisi için alanın uzmanlarından dıştan destek almak da olanaklıdır. Ancak bu durumda, bu derslerin bölümün eğitim politikasıyla eşgüdüm içinde yürütülmesi gerekmektedir.

Çeviri ve çeviribilimde uzman yetiştirmek uzun süreli ve emek isteyen bir süreci beraberinde getirir. Bu alanda uzmanlaşmak isteyen bir akademisyen bir çok engelle baş etmek zorundadır, bunlardan en önemlisi İngilizce dili dışında kendi alanında doktora programının bulunmamasıdır. Bu alanda uzman yetiştirmenin diğer bir zorluğu çeviribilimin uygulamalı bir bilim dalı olmasından kaynaklanır. Çeviribilimci bilimsel çalışmaların yanında çeviri piyasasını da tanımak, dahası çeviri etkinliğinin içinde bulunmak ya da bu etkinlikten gelmek durumundadır. Tüm bu nedenler dikkate alındığında, gerçekten de çeviribilim alanında uzmanlık çevirisi derslerini verebilecek akademik eğitim almış ya da almakta olan elemanlara ulaşmak oldukça zordur. Ancak bu tür derslerin bir kısmının yine bölümden bir öğretim görevlisinin programlaması koşuluyla dıştan profesyonel çevirmenler ya da uzmanlar tarafından da verilmesi olanaklıdır.

Çeviri eğitiminde koşullar elverdiğince yukarıda tanıtılan model (bkz. 3.1.2.) kapsamında anadilde verilen derslerin ortak yürütülebilmesi aslında daha işlevseldir. Ancak Türkiye’de üniversite eğitiminde esnek ve açık uçlu projelerin gerçekleştirilmesi koşullar gereği kolay değildir. Bu duruma bir de sınıfların kalabalık olması ve diğer altyapı eksikliği gibi sorunlar eklendiğinde, anadilde ortak ders yapılmak istendiğinde engellerle karşılaşılmaktadır. İstanbul Üniversitesi Mütercim-Tercümanlık Anabilim Dalları’nda, olanaklar elverdiğince anadilde yapılması olanaklı bazı dersler ortak yapılmaktadır.